İlham Veren 9 Kadın

“Hayal edenlerin şerefine

Ağrıyan kalbimiz şerefine

Yarattığımız dağınıklığın şerefine”

La La Land (film müziği) 

          Dergimiz için ilk kaleme aldığım inceleme yazısı “Anıtkabir ve 9 Döngüsü” hakkındaydı. Ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatında 9 ve 19 rakamı her zaman ön planda olmuş, bu fraktal vefat ettikten sonra da devam etmiş izlerini Anıtkabir’in temel atma töreninde ve devamında da görmüştük. Benim için de 19 rakamının yeri birçok bakımdan ayrıdır. O yüzden dergimizin 19.sayısı için uzun bir süre yazarken beni çok heyecanlandıracak konunun bulmasını bekledim. Teslim tarihinden 4 gün öncesine kadar da 3 kere farklı yazılara başladım ama yok içime sinmedi yarım bıraktım. Ta ki kitaplığımda bir şey ararken, önüme bir biyografi kitabı düşüne kadar. İşaretlere her zaman inanırım, elimden geldiğince de akışta ilerlemeye çalışıyorum çünkü güney ay düğümüm 4.evde başak burcunda – Güneş başağımla kavuşumda. Ne zaman her şeyi ince ince planlamaya kalksam, Anksiyete nöbetleri geçiririm. Ve o halimi hiç sevmiyorum. O yüzden Astroloji hayatıma girdiğinden beri daha akışta kalmaya çalışıyorum. Çünkü hayat çözemediğim hala birçok denklemlerle dolu. Örneğin, kader ve irade kavramlarını idrak edip, kendimce de olsa bir yargıya erişip hayatıma uygulamış değilim. Bu kısımda bu durumu anlatmak için Virginia Woolf’tan alıntı yapacağım:

          “Çiçeklere dokunuyorum artık. Ölmemeleri için dokunmazdım biliyorsun. Sonra düşündüm ki, ben dokunmasam da ölecekler. Ben onları sevsem de sevmesem de ölecekler. Nefes aldıklarından bile şüpheliyim zaten. Yeşeriyorlar, köklerini kuvvetlendiriyorlar, çiçekleniyorlar, mis gibi kokuyorlar ama özgürce nefes alıyorlar mı?

          Nerede, ne kadar ve nasıl yaşayacaklarına biz karar veriyoruz. Tanrının bitkileriyiz hepimiz. En az onlar kadar özgür değiliz ve onlar kadar aciz.

          Bir de hayatla ilgili kararları biz alıyoruz zannediyoruz. Komik”

          O zaman bu durumda Güney Ay düğümünü bırak – Kuzey Ay düğümünü git diye çok basit bir sloganla astrolojiyi sınırlandırmaya çalışanlar birincisi geçmiş bilgeliği ve seçimlerimizi yok saymamızı istiyorlar çünkü okuma ve yazma bilmeden nasıl kitap yazacağız değil mi? İkincisi Virginia’nın dediği gibi tohumları alıp kendi bahçemize ektik diye bitkilerin özgürce nefes aldıklarını zannediyor da olabilir miyiz? Şimdi biyografi kitabı önüme düşmeseydi ( akışta kaldığımı zannediyor olabilirim çünkü ben seçmedim o anı! Yani gideyim de bir su içeyim diyerek gidip su içme eylemini gerçekleştirmedim. Bu kısım da özgür irade mi tartışılır da) Dolayısıyla işaretler dediğimiz anomaliler henüz bizim aklımızın bile almadığı örüntülerin bir noktada bize yansımadır diyebilir miyiz? Çünkü ben zaten 19.sayı için zaten yazı yazmaya karar vermiştim (güney ay düğümü) eskiden beri devam ettirdiğim bir yazma sürecim var çünkü – kitaplıktan kitabın önüme plansız şekilde önüme düşmesi ve yazmaya karar vermem ( kuzey ay düğümü) parçadan, bütüne doğru bir yolculuk başladı yani, ki dergi yayınlandığında her yazarın her kelimesi birçok kişinin ruhunda farklı yolculuklara sürüklemeye devam edecek.

           İşte tam da bu yüzden “özgün” olmayı başarmış 9 kadının biyografilerinden astrolojik hikayeler sunacağım. Şu bir gerçek ki her gün adını bile bilmediğimiz, hayalet gibi yanımızdan geçip giden her kadın kendi yolunda yürümeye çalışıyor. Derdi başkalarıyla değil, başka hayatları çalmak istemiyorlar, iham alıyorlar ama bunu kendi içine sinecek şekilde sentez yapıyorlar. Zaten tam da bu yüzden iz bırakıyorlar belki ailelerinde, belki çocuklarında, belki sevgilisinde, belki eşinde, belki evcil hayvanlarında, belki öğrencilerinde, belki kariyerinde, belki sanatta, belki geniş topluluklarda ama şu bir gerçek ki özgün olma ilhamı serpiyorlar üzerimize.

           Dağılsak da, dağıtsak da, dibi de görsek eğer hayallerimiz ve rüyalarımız varsa, kendimiz olmaya tatlı ya da tatsız uğradığımız manipülasyonlara rağmen direniyorsak evrende kendi gümüş izlerimizi bırakmamız mümkün değil. İşte o zaman “kadın hakları” – “kadın cinayeti” gibi cinsiyet belirten kavramlara da maruz kalmayacağız. Çünkü insan hakları, doğa hakları, hayvan hakları doğal akışta sürüp gidecek çünkü sen kendini keşfetmiş sağlıklı sınırlarını çizmiş olacaksın, başkalarının sınırlarını da aşmak seni rahatsız edecek. Derdin kendini geliştirmek, yaşam kaliteni artırmaya çalışmak olacak. Ebeveyn olmayı seçmiş kişiler bebeklerini ilk defa kucağa aldıkları andan itibaren onun kendine özel saygı duyulması gereken bir birey olduğunu bilecekler. Gerçek sevginin her şeyi büyütüp ve beslediğini öğretecekler. Bir kere sevilmiş her canlı ömrü boyunca onu arayacak ve kaybetmek istemeyecektir çünkü. O yüzden dilerim bir gün “kadın hakları, çocuk hakları, hayvan hakları” gibi yasa ve kanunlara ihtiyaç duyulmayan cinsiyetçi yaklaşımların tamamen yok olduğu, dünyaya getirilmeye karar verilmiş her çocuğun doğal hakkı olan saygı ve sevgiyi gördüğü, eşit ve kaliteli eğitimin, sağlık hizmetinin her çocuğun ulaşabildiği zamanları da görürüz.

             1. Zübeyde Hanım

           “Bir anne tüm dünyayı değiştirebilir.”

          Oğluna çok düşkün olan Zübeyde Hanımın doğum saati bilinmiyor ama 14 Ocak 1923’te yaşama veda ettiğini biliyoruz.  Ali Rıza Bey ile tanışma öykülerinde değinirsek Büyükbaba Feyzullah Ağa ve Büyükanne Ayşe Hanım Selanik’e bir saat mesafedeki Lankaza’da yaşarlar. Zübeyde Hanım burada ki çiftlikte büyür.  Bir gün yorgan kaplarken genç Zübeyde’nin dizine yorgan iğnesi batar. İğneyi çıkartmak için hemen bir arabaya koyup Selanik’e götürülür. Doktor müdahalesiyle iğne çıkarılır, ama Selanik havasını beğenen Zübeyde Hanım çiftliğe dönmek istemez. Böylece Selanik’e yerleşir. Aslında Ali Rıza Bey Zübeyde Hanıma rastlayacağını daha önceden bilir. Bir gün rüyasında yaşlı bir adamın yanında çok güzel sarışın bir kız durduğunu görmüş. Bu ihtiyar, Ali Rıza Bey’e “bu kız senin kısmetindir.” Diyerek rüyasında kaybolmuş. Uyanınca rüyasını ablası Hatice’ye anlatır. Sonra da ona “bana bir sarışın kız bul. Onunla evleneceğim.” Der. Hatice de mahalle mahalle sarışın kız aradıktan sonra Zübeyde’yi görür ve beğenir. Gelip kardeşine haber verir ve Zübeyde Hanımı isterler. Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ablası Makbule Hanımın anılarına göre annesi Zübeyde Hanım ve Ali Rıza Bey aşk evliliği yapmışlar, çok da mutlu birliktelikleri olmuş ta ki Ali Rıza Bey genç yaşta vefat edene kadar.

          Mustafa Kemal Atatürk annesine, Zübeyde Hanım’da oğluna çok düşkündü. Büyük Taarruz öncesi annesine bağ evinde veda eden Mustafa Kemal, ona bir çay davetine gideceğini akşama beklememesi gerektiğini söyler. Oğlunun cepheye gittiğini anlayan Zübeyde Hanım, yazdığı mektubu Ali Çavuş’la Mustafa Kemal’e gönderir:

          “Sen cepheye gidersin. Benim yüreğim bunu bilir. Senin için dua ediyorum bil! Ve de Mustafam, zaferi ele almadan dönme. Ben, seni beklemeyi bilirim…”

         Kaynak: Fikrimizin Rehberi Erol Mütercimler Sayfa:37


 

          2. Fatma Seher Erden (Kara Fatma)

          “Bir toplum, bir millet ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!”

          Not: Doğum Saati bilinmemektedir.

          Milli Mücadele döneminde asker eşiyle cepheden cepheye koşan “Kara Fatma” lakaplı Fatma Seher’in cesareti ve fedakarlığı, Türk Kadınının kurtuluş mücadelesine verdiği katkıyı anlatıyor. Erzurum’da dünyaya gelen Fatma Seher, Balkan Harbi yıllarında asker olan eşiyle Edirne’ye yerleşir. Sarıkamış’a gönderilen eşiyle bu defa Doğu Cephesi’nde çeşitli görevler üstlenir. Eşinin şehit düşmesinden sonra Fatma Seher’in savaş sahnesine çıktığı görülür. Akrabalarından oluşan bir müfreze oluşturur. Fatma Seher, Sivas Kongresi sırasında Mustafa Kemal Paşa ile görüşerek savaşa katılmak için izin ister. “Kara” lakabını da ve üsteğmen rütbesini de Mustafa Kemal’den alan Fatma Seher, aşçılık, hasta bakıcılık, hemşirelik gibi pek çok görevin yanında İstiklal Harbi’nde 300 kişilik birliği komuta eder. Savaşın sona ermesinden sonra İstanbul’a yerleşen Fatma Seher, devletin kendisine bağladığı maaşın tek bir kuruşuna bile dokunmadan Kızılay’a bağışlar.

          Kaynak: Fatma Seher Erden – Vikipedi (wikipedia.org)


 

          3.Halime Kocabıyık (Lakabı: Halime Çavuş)

          “Benim üşümem hiç önemli değil. Bu cephane yüzlerce, belki de binlerce askerimizi koruyacak. Bey, yüz bin kişi kurtulacak. Ben öleceğim de ne olacak?”

          Not: Doğum Saati Bilinmemektedir.

          Kastamonu ve Türk kadınının cephe gerisinde ve cephede omuz omuza hizmet verişinin en önemli örneklerinden biri de Halime Çavuş’tur. 

          Savaş döneminde ailesinin tüm karşı çıkmalarına rağmen cepheye giden Halime Çavuş, o dönemde yadırganmamak için saçlarını kazıtmış erkek gibi tıraş olmuş ve erkek gibi giyinmiştir. İnebolu’dan aldığı birçok cephaneyi cephelere ulaştıran Halime Çavuş, düşman kurşunuyla yaralanmış, buna karşın cephe ve cephe ardı görevlerini sürdürmüştür. 

          Milli Mücadele sonrasında Anadolu’nun diğer kahraman kadınları gibi Mustafa Kemal Atatürk tarafından Çankaya’da ağırlanan Halime Çavuş Savaşın sonunda Mustafa Kemal Paşa ve eşi Latife ile görüşmesi için Ankara’ya davet edilir. Çankaya Köşkü‘nde on beş gün ağırlanır. Bu sırada çavuş rütbesine yükseltilir ve İstiklal Madalyası ile ödüllendirilir. Paşa’nın “Seni yollamıyorum, bizim kızımız ol.” sözlerine, “Annem ve babam beni bekler.” yanıtını verir. Paşa tarafından çeşitli hediyelerle birlikte evine yollanır ve kendisine aylık bağlanır

          Milletine ve vatanına adayan Halime Çavuş, hayatı boyunca hiç evlenmedi. Kardeşi Hasan Kocabıyık`ın oğlu 13 yaşındaki Sadık Kocabıyık`ı evlat edinerek büyüttü. Hayatının son 6 yılını doğum yeri olan Duruçay köyündeki evinde yatalak olarak geçirdi. Halime Çavuş, 20 Şubat 1976 tarihinde 75 yaşında vefat etti.

          Ekşi Sözlükte hakkında “Amerikalı olsa 50 tane filmi çekilirdi.” Diye entry girilmiş, kesinlikle bende katılıyorum. Tarihimizde iz bırakmış daha birçok kadın sesini geleceğe duyurmak için bekliyor.

         halime çavuş – ekşi sözlük (eksisozluk.com)

              Halime Çavuş – Vikipedi (wikipedia.org)


 

         4.Belkıs Şevket (ilk defa uçan Türk Kadını)

          Belkıs Şevket ya da Belkıs Şevket Hanım, 1 Aralık 1913 tarihinde ilk defa uçan Türk kadını ve aktivist.

          “1 Aralık 1913 Pazartesi günü dernek başkanı ile üyeler, Yeşilköy’e hareket ettiler. Saat 13:00 sıralarında ise alana vardılar. Alanda izleyiciler ile birlikte yerli ve yabancı basın mensupları da bulunmaktaydı. Belkıs Şevket Hanım’ın bineceği uçak Deperdussin tipinde bir uçaktı ve uçağın pilotluğunu Üsteğmen Fethi Bey yapacaktı. Uçağın adı ise “Osmanlı” idi ve tek motorlu üstü açık bir uçaktı. Belkıs Şevket Hanım toplanan kalabalığa küçük, kısa bir konuşma yaptıktan sonra saat 15.14 sıralarında, uçak havalandı. Yaklaşık olarak 200 metre civarında gerçekleşen uçuş, Şişli, Hürriyet Abidesi, Üsküdar ve Kadıköy üzerinde gerçekleşti. Belkıs Şevket Hanım uçakla havadayken, kalabalığa hazırlanan kartları attı. Toplam uçuş ise 15 dakika sürmüştür.”

          1.ev lordu Boğa Burcu olduğu için yöneticisi Venüs Akrep burcunda – Merkür Akrep (station) ile işbirliğini anlatan 7.evden geliyor ve olayı net anlatıyor çünkü İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra, İstanbul‘da bazı Türk kadınları 1913 yılında Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti‘ni (Kadınların Haklarını Savunma Derneği) kurmuşlardı. Bu cemiyet, Kadınlar Dünyası isimli bir de dergi çıkarıyordu. Belkıs Şevket Hanım’da bu derneğin etkin bir üyesiydi ve Kadınlar Dünyası dergisinin yazarlarındandı. Dernek vasıtasıyla hem Türk kadınının propagandasını yapmak hem de Türk Ordusuna bir uçak hediye edebilecek yardım toplanması amacıyla, gayret gösteriyordu. Bunun için dernekte bir toplantı düzenlenmesini sağladı. Derneğe üye olan Mesadet Bedirhen’in kocası Süreyya Bey’den, Safraköy‘de bulunan Tayyare Mektebi Müdürlüğü’ne giderek, kendisinin uçak ile uçması için mektebin müdüründen talepte bulunmasını rica etti. Bu uçuşla bağış toplamak istemişti.

          Tabu konuları anlatan 8.evde (ilk defa bir kadın uçuyor) Güneş’i uçakları anlatan Yay burcunda görüyoruz. 2.evdeki Satürn ikizler Retro ile karşıtlığı bulunuyor bu durumda yine maddi ve manevi kaynak yetersizliğini bizlere anlatıyor.

          Kaynak: – Belkıs Şevket – Vikipedi (wikipedia.org)


 

          5.AYSEL GÜREL (söz yazarı, şair, edebiyat öğretmeni, tiyatrocu)

“Varmadan sekizine
Ergin oldu Ünzile
Hem çocuk hem de kadın
12’sinde ana
Bir gül gibi al ve narin
Bir su gibi saydam ve sakin
Susar kadın Ünzile

Yağmuru kim döküyor?
Ünzile kaç koyun ediyor?
Dayaktan uslanalı
Hiçbir şey sormuyor”

          Kızı Müjde Ar anlatır: “Çok zorluklarla karşılaştık. Annem, erkekten çok erkek gibi savaştı. Dolayısıyla belki de gücünü oradan alıyordu. Zorluklara karşı yenilmemek. Sonradan şarkı sözü yazmaya başladı ama bir tiyatrocu maaşıyla iki çocuğu yetiştirmek, okutabilmek çok zordu. “Hırsız olmayın, namussuz olmayın” sözü hala kulaklarımda. “Hep ayaklarınızın üzerinde durun” baş sözüydü. Ölünceye kadar yazdı. En son dizleri titriyordu. Titreye titreye yazdı. Türkçeye de çok hakimdi. Aynı zamanda bir Türkolog’du” dedi. Müjde Ar annesi Aysel Gürel’i anlattı – Magazin haberleri (sozcu.com.tr)

          7 Şubat 1929 Sarayköy doğumludur. Doğum saatini bilmediğimiz Sun Rising haritasına bakacağız.

          Ekzakt Güneş – Merkür kavuşumunu görüyoruz. Hem karakteri hem zihin yapısı Kova burcunun sembolikleri doğrultusunda orijinal, farklı ve marjinal! Tüm bunları zaten dışa yansıtmaktan çekinmiyordu. Venüs Koç burcunda – Uranüs Koç ile ekzakt kavuşumu var. Güneş’i ile Mars İkizleri arasında üçgeni olduğu için (120 derecelik açı) bu durum onun çok yönlü ve entelektüel bir şekilde harekete geçmesine sebep olmuş görünüyor.  Marjinal ve yaratıcı bir kadın.

          Kaynak: Aysel Gürel – Vikipedi (wikipedia.org)


         

          6.Ada Lovelace  (Lakabı: Sayıların Büyücüsü)

          “Hayal, önceden keşfedilen fakültedir. Çevremizdeki görülen dünyalara, bilimler dünyasına giren şey budur.”

          İngiliz matematikçisi ve yazar. Ada yalnızca müthiş bir matematikçi değil aynı zamanda dünyanın ilk bilgisayar programcısıydı. Henüz küçükken matematik ve mantık eğitimi aldı. Hatta zihnini kontrol etme yeteneğini geliştirmesi için onu uzun süreler boyunca hareketsiz yatmaya zorladıkları oldu. 12 Yaşındayken kanatlar hakkında araştırmalar yaptı ve sonunda uçma bilimi (fiyology) adında bir kitap yazdı. Matematikçi Charles Babbage ile tanışınca işler iyice hızlandı. Babbage ilk mekanik bilgisayarı icat eden kişiydi. Ama bilgisayarların algoritma olarak adlandırılan bir dizi komutu gerçekleştirmede kullanılabileceğini açıklayan kişi Ada Lovelace oldu.

         https://www.astro.com/astro-databank/Lovelace,_Ada – Rating B

         Natal Haritası 8 derece Koç Burcuyla başlıyor ve 1. Evde Mars Koç’u görüyoruz. Antiscia tekniğine göre Koç Burcu Başak burcuna yansır ve zaten matematiğin semboliği balık – başak aksıdır. İnsanlar üzerinde bıraktığı ilk izlenim çocuksu neşesi ve cesaretiymiş. 9. Evde ki Güneş Yay ile Mars’ı arasında üçgeni var. Dışarıya dönük, dürtüsel, her şeye deneysel yaklaşan bir karakter yapısı olduğunu da vurguluyor. 9.evde ki Neptün yay ile Güneş Kavuşumu gizli gizli başka eğitimler almış alma ihtimalini de artırıyor. Ya da algoritma için de uygun olabilir tabii. Ay Koç ile Satürn Kova arasında 60’lık açı var bu durumda, zaten Satürn’ün kendi yönettiği burçta olması ve teknolojiyi de vurgulayan sembolikler içermesi ay koç ile sekstile açı olması yine belli bir cesaret ve neşeyle keşif yollarında iradesini kullanarak yürüdüğünü bizlere yıllara sonra anlatıyor.

          Kaynak: Dünyadaki İlk Bilgisayar Programcısı Ada Lovelace Kimdir? – Vargonen Blog


         

          7.Maria Montessori

          “Hayatın en önemli dönemi üniversite çalışmaları değil, doğumdan altı yaşa kadar olan süredir. Çünkü bu, bir çocuğun gelecekte olacağı yetişkini inşa ettiği dönemdir. Sadece zeka değil, insanın bütün mümkün becerileri bu dönemde oluşur. Hiçbir yaşta çocuk, zekice bir yardıma, bu dönemde olduğu kadar ihtiyaç duymaz.”

          Bana da oğlumun hayatta yol almasına yardımcı olurken metotlarını örnek aldığım ilham veren kadınlardan Maria.

          Montessori Metodunun kurucusu olan Maria Montessori, 1870 yılında İtalya’nın Chiaravalle kentinde dünyaya gelmiştir. 1896 yılında İtalya’nın ilk kadın doktoru unvanını alarak tıp fakültesini tamamlamıştır. Montessori bir bilim insanı olarak sahip olduğu özelliklerin dışında, bir kadın olarak da zamanının değer yargılarının ilerisinde yaşamış ve kadın hakları için mücadele etmiştir. İtalya’nın ilk kadın doktoru olarak, 1896’da Berlin ve 1900’de Londra’da iki kadın konferansında İtalya’yı temsil etmek için seçilmiş ve bu konferanslarda kadınlara eşit ücret için çağrı yapmıştır.

          Üniversiteden mezun olduktan sonra asistan doktor olarak atandığı Roma Psikiyatr kliniğinde zekâ engelli çocuklarla çalışmıştır. 1907’de “Çocuklar Evi” anlamına gelen ilk “ Casa dei Bambini” yi kurdu. Çocuklara patronluk taslayan sıkıcı öğretmenlerden kurtuldu. Dersleri birbirinden ilginç aktivitelerle doldurdu ve çocuklara yapmak istediklerini seçme şansı tanıdı.

         Maria Montessori, horoscope for birth date 31 August 1870, born in Chiaravalle, with Astrodatabank biography – Astro-Databank

          Haritası 15 derece aslan burcuyla başlıyor, 1. Evde Güneş’i başak burcunda 3.evde ki Ay Akrep ile aralarında 60’lık açı bulunuyor. İhtiyaçlarını şüphecilikle, ince detaylara inerek karşılıyor ki burada ki Ay (meslek göstergelerinden) Akrep aslında doktor olmasını da açıklıyor. Diğer meslek göstergelerinden biri olan Satürn Yay burcunda çocukları ve anaokulları da anlatan 5. Evde. Satürn sayesinde sistem kurmuş, okullar açmış hem de özgürlükçü (yay) bir eğitim sistemini benimsemiştir.


 

          8.Lella Lombardi ( Yarış Pilotu)

          4 yaşında, annesinin dikiş kutusunda bulduklarıyla oyuncak yarış arabaları yapıp mutfakta yarışlar düzenliyordu.

          8 yaşında otomobil yarışçısı olmaya karar verdi. 18 yaşında ilk gerçek araba yarışına katıldı.

          24 yaşında ikinci el bir Ferrari Monza 500 satın aldı, onu tamir etti ve yarışlara bu otomobille katıldı.

          34 yaşında Lella, March Engineering şirketinin dikkatini çekti. Şirket ona Grand Prix Ekibine katılmasını teklif etti. Böylece Formula 1 Grand Prix pistinde 17 yıl aradan sonra yarışan ilk kadın oldu.

         Lella Lombardi, horoscope for birth date 26 March 1941, born in Bosco Marengo, with Astrodatabank biography – Astro-Databank

          Lella’nın sporcularda öncelikle baktığımız Mars’ı Oğlak burcunda yücelimde, Uranüs Boğa ile de Üçgeni var ki bu da fiziki gücünü ve dayanıklılığını anlatıyor. Satürn ve Jüpiter’i de Boğa da realist ve dayanıklı oluşu tekrar vurgulanıyor ama ben Jupiter’i ya da Satürn’ü Boğa da olan kişilerin Antiscia tekniğine göre Aslan’a da yansıdığı için extra kişinin ruhuna bulaşan sanatçı ruhunu, yaratıcılığı çok görüyorum. Tiyatrocular da oyuncalar da bir hayli mevcut olan bir pozisyon. Zaten Merkür’ü de Balık’ta, aşkın bir hayal gücü. Anlaşılmayan kavramları çok güzel somut bir şekilde köklendirebilir ki zaten küçükken annesinin düğmelerinden araba yapıp yarıştırıyormuş. Hayal gücünden, gerçekliğe ulaşan bir yaşam öyküsü.

          Kaynak:Lella Lombardi – Wikipedia


         

          9.Hypatia (Yunan Matematikçi, Astronom, Astrolog, Filozof)

          Tarihten bugüne kadar birçok sebepten dolayı yok sayılmış, aşağılanmış, “şeytan, cadı” olarak sıfatlandırılmış ve sonuç olarak öldürülüp unutulmuş kadınlardan yalnızca birisidir Hypatia. İsmi Yunan kökenlidir. Hypatia, Antik Çağ’da MS 370-415 yılları arasında yaşamış ilk kadın matematikçidir. Aynı zamanda filozof, gökbilimci, Astrolog ve Helenistik bir pagandır. İskenderiye’de doğup İskenderiye’de ölmüştür. Önce Atina’da eğitimini tamamlayıp, İskenderiye’ye yerleşmiş ve burada bir okul açmıştır. Bu okulda “yeni platonculuk” felsefesine dayanarak eğitimler vermiştir. Hypatia’nın babası Theon, İskenderiye Üniversitesi’nde matematik hocasıydı. Dolayısıyla Hypatia bilimle, sorgulamayla ve araştırmayla büyüdü. Theon, kızının bağımsız ve kendine yönelik birikimlerle büyümesi için çocukluğundan beri onun hem öğretmeni hem babası hem de oyun arkadaşı oldu. Anlamlandırmanın ince ismi: İskenderiyeli Hypatia (gaiadergi.com)

          Ayrıca Hypatia’nın astrolog yönü pek bilinmiyor ve kaynaklarda geçmiyor ama bunun hakkında değerli Hocam Devrim Dölen’in İskenderiye Kütüphanesi Hâlâ Yakılıyor – Astroloji Akademisi yazısını okumayanlar için mutlaka öneriyorum.

Niyetim 19 kadın yazmaktı ama o kadar uzun olacaktı ki hakkımı başka sayılara saklamak istiyorum.

Yağmur Saçlıoğlu

3.3.2021

20:50

Bu yazı izinsiz kopyalanamaz ve hiçbir yerde kullanılamaz.

Copy Protected by Chetan's WP-Copyprotect.